Hadi somut imgelerden yolculuğumuza devam edelim. İstanbul'un en tarihi ve turistik yerine gidiyorum: Sultahahmet meydanı. Burada gezerken çocukluğumdan beri beni en çok etkileyen heykellerden(aslında anıt olduğunu sonradan öğreniyorum) birinin önüne gidip yine ona uzun uzun bakıyorum. Diklemesine uzanan spiraller görüyorum. Yerden başlıyor ve gökyüzüne doğru uzanıyor. Gökyüzüne uzanan kısmı eksik, kırık ve yok... acaba burada ne vardı diye düşünüyorum çocuk aklımla. Çocuk aklımı seviyorum. Merak eden çocuk aklım. Heyecanlı çocuk aklım...
Daha ileriki yaşlarımda İstanbul Arkeoloji Müzesine gidiyorum. İstanbul bölümünde gezerken ilgimi çeken ya ejderha ya da yılana benzeyen bir baş görüyorum. Daha doğrusu başın bir parçasını görüyorum. Gerçekten bu parça çok ilgimi çekiyor ve bilgileri okuduğumda o başın, benim her zaman merak ettiğim heykelin, bir parçası olduğunu öğreniyorum. Vay canına ! vay canına ! inanılmaz heyecanlanıyorum. Düşünsenize çocukken gökyüzüne uzayan spirallere bakıyorsunuz ve acaba burada daha önce ne vardı diye merakla soruyorsunuz. Ve daha sonra orada olan bir şeyi müzede görüyorsunuz. Bunu kendiniz bir şekilde öğrenmiş ve parçaları birleştirmeye başlamışsınız. Gerçekten de kendim için önemli bir an'dı. Tekrar vay canına !
Çocuk heyecanı ve merakı, araştırma yapanlar için gereklidir. Hatta araştırma yapmayı seven insanların bulmaca çözmeyi de seven insanlar olduklarını düşünürüm. Çünkü puzzle'ın eksik parçalarını bulup tamamlamanın verdiği haz vardır yeni verileri elde etmekte.
Şimdi biraz literatürde bulduğum bilgileri derlemeye çalışayım yazımın bu bölümünde.
Yılanlı Sütun, birbirine dolaşmış üç
piton yılanının tasvir edildiği bir
klasik dönem antik Yunan anıtıdır. MÖ 478-77 yıllarında yapılarak,
Yunanistan’daki Apollon Delphoi
Tapınağı’na sunulan bir üçayağın
parçasıdır. Bu Üçayak, MÖ 479 yılında Perslerle
Yunanlılar arasında yaşanan ve
Yunanlıların galibiyeti ile
sonuçlanan, Plataia Savaşı
sonrasında, birleşik Yunan Kent
Devletleri tarafından, bu zaferin
anısına yapılmıştır. Tanrı Apollan’a adak olarak
sunulmuştur. Tanrı Apollon dediğimizde aklımıza kehanet, üçayak ve Yunanistan Delfideki kutsal alan gelmektedir.

Delphi Efsanesi(Miti)
• Apollon doğar doğmaz, başının üstünde kuğu kuşları
uçuşmaya başlamış, tanrı Zeus da oğluna kuğuların çektiği bir
araba, başına bir altın külah ve eline de bir rebap vermiş, gidip
Yunanistan'da bir tapınak kurmasını buyurmuş. Ama kuğular
onu Hyperbore'liler ülkesine uçurmuşlar (Hyperboreoi). Orada
bayram ve şenlikler içinde yaşamış, sonra Yunanistan'a gelmiş.
Önce Boiotia'da Telphusa pinarının yanıbaşında kurmak
istemiş tapınağını, periden izin alamayınca (Telphusa),
Korintos körfezinin kuzeyinde, Parnassos dağının eteğinde yer
yer ormanlarla örtülü yemyeşil bir ovaya inmiş, burada tanrıça
Themis'e adanmış bir sunak varmış, tanrıça kehanet verirmiş o
sunakta. Ne var ki bölgeyi bir ejder kasıp kavurmakta, Python
denilen bir canavar ekinlerin hepsini yok etmekteymiş.
Efsaneye göre bu ejderi Hera salmışmış Leto ile çocuklarının
başına. Apollon Python'u öldürür ve büyük bilicilik merkezini
de ejderi öldürdüğü yerde kurar. Pytho diye anılan bu merkez
sonradan Delphoi adını almıştır. Tanrı canavar da olsa bir cana
kıydığı için arınmak zorunda kalmış, bir süre Tesalya'da
Admetos'a sığırtmaçlık etmiş (Admetos); başka bir anlatıma
göre Admetos'un yanındaki uşaklığı Kyklops'u öldürdüğünden
dolayıdır (Kyklop'lar); dönüşünde de Pytho yarışmalarını
kurmuş. Delphoi tapınağında dünyanın göbeği (Yun.
Omphalos) sayılan bir çukurun üstüne bir üçayak
yerleştirilmiş, tanrının bilici kadını Pythia bu Üçayak üstüne
oturarak ve çukurdan yükselen gazlarla kendinden geçerek fal
verirmiş. Bu falcılık, bilicilik sanatıyla Delphoi tapınağının ne
hazineler topladığı dillere destan olmuştu.
Tekrar Yılanlı Sütuna dönecek olursak ; adak olarak sunulan bu anıt, Apollon’un Delphoi kehanet merkezi
mitosu çerçevesinde, yılan, üçayak ve kazan olarak tasarlanmıştır. Anıtın mitolojisine baktığımız zaman, şeklinin yılan olması Apollon’un kötücül Piton’u yok edişini simgelemektedir diyebilir.
Fakat aynı zamanda İsrailoğullarının Sayılar Kitabındaki anlatılardan da etkilenmiş olabilirler mi ? Anıt Apollon’un gücünü yayarken, aynı zamanda, İsa’yı da temsil eden Musa’nın Tunç Yılanı’nı da çağrıştırabiliyor muydu ?
MÖ 7.-6. yüzyıla tarihlenen Sayılar Kitabı’nda (İsrailoğulları'nın Musa önderliğinde Mısır'dan kaçtıktan sonra çölde başlarına
gelenleri anlatır)Tanrı, Musa'ya zehirli bir yılan ısırığının tedavisi olarak bronz bir yılan dökmesini ve onu tahta bir direğe
yerleştirmesini söyler: yılan tarafından ısırılan herhangi birinin yılanın zehrinden iyileşmesi için sadece asaya bakması
yeterlidir.
• «4 Onlar [çöldeki İsrailliler] Edom'u dolaşmak için Kızıldeniz yolundan Hor Dağı'ndan yola çıktılar. Fakat halk yolda
sabırsızlanmaya başladı;
5 Tanrı'ya ve Musa'ya karşı konuştular ve dediler ki, "Bizi neden Mısır'dan çıkarıp çölde ölmeye
çıkardın? Ekmek yok! Su yok! Ve bu iğrenç yiyecekten nefret ediyoruz!"
• 6 Sonra Rab onların arasına zehirli yılanlar gönderdi; halkı ısırdılar ve birçok İsrailli öldü.
7 Halk Musa'ya gelip, "RAB'be ve sana
karşı konuştuğumuzda günah işledik. Rab'bin yılanları bizden uzaklaştırması için dua et" dedi. Musa halk için dua etti.
• 8 Rab Musa'ya, "Bir yılan yap ve onu bir sırığın üzerine koy; ısırılan herkes ona bakabilir ve yaşayabilir" dedi.
9 Musa da tunç bir
yılan yaptı ve onu bir sırığın üzerine koydu. Yılan tarafından ısırılan ve tunç yılana bakan herkes yaşadı.»
• Kitabın uzun ve karmaşık bir geçmişi vardır; son hali muhtemelen erken Pers döneminde (MÖ 5. yüzyıl) bir Rahip tarafından
(Yahvist?) bir kaynağın redaksiyonu (düzenlenmesi) sonucunda ortaya çıkmıştır.
DelphoiApollon Tapınağı’na sunulan Üçayağın, üç yılan başı ve
gövdesine sahip bir sütun, üçayak ve altın ya da altın kaplama bir
kazandan oluştuğu bilinmektedir.
• Ancak orijinal şekli hakkında kesin bir görüş birliği
bulunmamaktadır.
• Sütun’un rekonstrüksiyon denemeleriyle ilgili olarak bilim
adamlarından kimileri, kazanın üçayağının (tripod) üç yılan başı
üzerinde durduğunu, kimileri ise birbirine dolanmış yılanların
oluşturduğu bir sütunun kazanı sadece alttan desteklediği ve
doğrudan doğruya taş kaide ya da kaidenin oturduğu zemin üzerine
basan üçayak tarafından taşındığını iddia etmektedirler.
• Sütunun üstüne yerleştirildiği düşünülen altın kazan, MÖ 357-346
yılları arasında savaş masraflarını karşılamak için eritilmiştir. Bu
tarihten sonra, anıtın sadece üç yılan sarmalından oluşan ve bugün
Yılanlı Sütun olarak adlandırdığımız sütun kısmı kalmıştır.
Antik yazarların en ünlülerinden biri olan Herodotos, "Tarihler" adlı ünlü kitabunda bu anıttan bahsetmiştir. M.Ö. 479 yılında Yunanlar, Perslere karşı kazandıkları Plataia
Zaferi’nin ardından elde ettikleri ganimetleri erittirip bu sütunu
Antik Yunanların hac merkezlerinden biri olan Delphoi Apollon
Kutsal Alanı’na diktirmişlerdi (Herodotos IX.81.1) ;
"Sonra savaş ganimetlerini bir araya getirip, Delphi'deki tanrı için
onda bir ayırıp, bronzdan üç başlı yılanın üzerinde duran ve sunağın
yanında duran altın üç ayaklı sunuyu adadılar ve ayrıca Olympia'daki
tanrı için on beş ayak yüksekliğinde bir Zeus bronz heykelinin adağını
adadılar ve son olarak Kıstak'taki tanrı için on buçuk ayak yüksekliğinde
bir Poseidon bronz heykeli yapıldı. "
Sütun’un sanatçısı ve yapım yeri bilinmemekle birlikte dönemi
itibarı ile bronz döküm tekniği ile ünlü Yunanistan’daki Aigina
Adası’nda yapılmış olmasının muhtemel olduğu ifade edilmetedir.
Sütunun Üzerinde Neler Yazılıydı?
Savaşın kahramanı Sparta kralı Pausanias, anıtın kaidesi üzerine
kendisini zaferin tek kahramanı gibi gösteren bir yazıt yazdırmıştı. Fakat
kısa bir süre sonra yazıt Spartalıların isteği üzerine silinerek, Perslerin
yenilmesinde rol oynayan 31 Helen şehir devletinin adları doğrudan
doğruya sütun üzerine kazınmıştır.
Sütuna kazınmış isimler, bugün Kuzeydoğu yönüne rastlayan
(Sultanahmet Camisi'ne bakan) yüzünde halen görülebilmektedir.
Lakonyaalfabesine göre yazılmış olan yazıtlar 13. kıvrımda başlamakta,
alt alta gelmek suretiyle 2. kıvrıma kadar devam etmektedir. 3. ve 13.
kıvrımlar arasındaki 11 kıvrımın üzerinde yazı bulunmaktadır. Bu listede yalnız Plataia Savaşı‘na değil, tüm Pers savaşlarına katılan
Helen şehir devletlerinin zikredildiği anlaşılmıştır.
Şimdi esas benim için can alıcı noktaya geldik ; Sütunun Delfi’den Bizans’a Gelişi...
Yazılı kaynaklardan yola çıkılarak Sütun’un en erken MS 4. yüzyılda
en geç MS 5. yüzyıl başında, adandığı yer olan Delphoi’den (Delfi),
alınarak Konstantinopolis’e getirildiği düşünülmektedir. Bu farklı tarihlere karşın bilim adamlarının büyük bölümü,
Sütun’un, MS 4. yüzyılda, Roma İmparatorluğu’nun yeni başkenti
olan Konstantinopolis’e, Büyük Konstantinus tarafından
getirildiğini kabul etmektedir.
Sonuç olarak, 324 yılında İmparator Konstantin tarafından
İstanbul’a getirililmiştir.
 |
| Şu an mevcut olmayan Konstantinopolis Hipodromu |
Konstantinopolis’te Nereye Yerleştirildi ? Yılanlı Sütun, Konstantinopolis Hipodromu’dan günümüze kalan
üç anıtından biridir. Theodosius Dikilitaşı ile Örme Dikilitaş'ın tam ortasında
durmaktadır ve bir zamanlar anıtlar ve heykellerle yoğun bir
şekilde dekore edilmiş olan Hipodrom'un spina'sının yerini ortaya
koymaktadır. Muhtemelen Konstantin döneminde (MS 306-337) Hipodrom'a
getirilmiştir, ancak Bizans döneminde daha sonraki bir tarihte şu
anki konumuna taşınmış olması da mümkündür.
 |
Osmanlı Gravürlerinde Yılanlı Sütun
|
Yılanların kafaları kırılır…
Yılanlı Sütun; üç yılan başlı haliyle son olarak Avrupalı gezgin A. De
la Motraye’nin 1699 tarihli gravüründe göründü. Osmanlı minyatürlerinde de kendine yer bulan Yılanlı Sütun, 17.
yüzyıla kadar sekiz metrelik boyuyla biliniyordu. Osmanlı’da saray tarihçisi olan Silahdar Mehmed Ağa, 21 Ekim
1700 tarihinde, akşam namazı saatlerinde ağaç kırılır gibi bir ses
duyulduğunu ve sütundaki üç yılan kafasının da yere düşmüş
olarak bulunduğunu, bunları bir insanın kırmasının mümkün
olamayacağını ve çevrede hiç kimsenin de görülmediğini
söylüyordu.
Kafaların
akıbeti…
18. yüzyılda üç yılan kafasının
ikisi kırıldı ve kayboldu. Üçüncüsüise1848 yılında
Ayasofya kazılarında bulundu. Kaybolan yılanbaşlarından
birisinin üst çene ve başın üst
yarısına ait parçası Ayasofya'yı
onaran mimar Fossati
tarafından 1848 yılında
bulunmuştur. Günümüzde İstanbul Arkeoloji
Müzeleri’nin Çağlar Boyu
İstanbul Sergi Salonunda
sergilenmektedir.
Şimdi tüm bu bilgilerimizi bir özetleyip toparlayalım...
MÖ 478-77 yıllarında Plataia savaşından sonra yapılarak, Yunanistan’daki Apollon Delphoi Tapınağı’na
sunulan bir üç ayağın parçasıdır. Anıt bronzdan yapılmıştır.
• Sütun, yekpare döküm tekniği ile yapılmış olup döneminin döküm tekniğinin önemli bir belgesidir.
• Sütun’un sanatçısı ve yapım yeri bilinmemekle birlikte dönemi itibarı ile bronz döküm tekniği ile ünlü
Yunanistan’daki Aigina Adası’nda yapılmış olmasının muhtemel olduğu ifade edilmetedir.
• Yılanlı veya Burmalı Sütun, İstanbul’un Klasik döneminden günümüze kadar ulaşmış en eski büyük boyutlu
anıtlarından biridir. Neredeyse 2500 yaşındadır.
• Şu an İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda bulunmaktadır. Bulunduğu meydanın ismi Bizans döneminde Hipodrom, Osmanlı döneminde ise At Meydanı’dır.
• Orijinal halinden bugüne birçok parçası eksilmiştir.
• Bronz sütunun 5 metrelik 29 boğumu günümüze ulaşmıştır. Alt ve üst kısmı kırıktır.
• Yılanlı Sütuna ait yılan kafalarından ikisi kayıptır; üçüncü kafa İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde
sergilenmektedir.
• Açık hava koşullarında varlığını sürdürmeye çalışan Yılanlı Sütun için bazı tehlikeler söz konusudur.
Uzmanlar hava değişimi, nem, doğal afet gibi unsurlardan olumsuz yönde etkilenen eserin kapalı bir
alanda sergilenmesi gerektiğini söylemektedir.
 |
| Bugünkü güncel hali |
Yılanlı sütun hakkında biraz daha ezoterik bilgilerin olduğu, bu yazının devamı niteliğinde ikinci bir yazı hazırlamaya karar verdim. Devamı gelecek...
Kaynakça;
Antik Kaynaklar:
• Herodotos, Historiae Yararlanılan Çeviri : Herodot Tarihi, (çev. M. Ökmen), 3. Baskı, İstanbul, 1991.
• Gyllius, P., İstanbul’un Tarihi Eserleri, Eren Yayınları, İstanbul, 1997.
Modern Kaynaklar:
• Baran Çelik, G.,Delfi’den Sultanahmet’e Bir Anıt Eserin Öyküsü, Toplumsal Tarih, 2012, 225 Eylül, İstanbul, 32-38.
• Baran Çelik, G., Açık Havada 2500 Yıllık Bronz Bir Anıt, YILANLI SÜTUN, Vakıf Restorasyon Yıllığı,2013,Sayı: 6.
• Erhat, A.,Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi,2020.
• Erpehlivan, H., ANTİK ÇAĞ HEYKEL ATÖLYELERİ VE BRONZ. A Art Anadolu Üniversitesi uluslararası Anadolu Sanat
Sempozyumu. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Yayını, 2021, Ocak.
• Özşen, D. (2023). The "Severe Style" Period in Ancient Greek Sculpture: Bronze Sculpture. Social Sciences
Research Journal, 12 (14), 1924-1939.
İnternet Kaynakları;
•
https://arkeofili.com/sultanahmet-meydaninda-2500-yillik-yilanli-sutun/
• https://biblepics.co/bible/books/numbers/21/?lang=tr
• https://www.thebyzantinelegacy.com/
serpent-column
• https://www.peramuzesi.org.tr/blog/yilan-basi/1257
Yorumlar
Yorum Gönder